04/01/23

.
.
.
Nerede okumuştum hatırlamıyorum. Şöyle bir şeydi, denizi seyretmenin iyi gelmesinin sebebi ufuk çizgisinin oluşudur. Yani  sonunun oluşu. Bir son bilinciyle var oluşumuz, sona alışık oluşumuz.. Her günün, her gecenin, olayların, yılların, sevdiklerimizin, ritüellerimizin ve yaşamımızın. Hepsinin bir sonu var. Kabul etmeye zorlandığımız tek şey bu sanıyorum.

Öyle mi, ciddi ve kabul edilir bi şey mi bu. Bu yüzden mi ufuk çizgisi var diye denizi sevmemiz. Gölleri ise sevmeyişim. 

Bazen sanki denizdeki su bitmeyecekmiş gibi geldiği için sevdiğimi düşünürdüm denizi. Sonsuz bir su gibi. Gördüğümden daha fazlasının olması, kendinden daha da büyük olan okyanuslara bağlanması, kaynağının olması ve bunu verdiği sonsuzluk.

Gölleri sevmeyişim de sanki oradaki su az ve ölçülür olduğu için gibi. Bir gün kuruyabilir, toprağa karışabilir ve bitebilir geldiği için. Sonu olduğu için.

Mesela yoğurtçu parkından modaya doğru yürürken bi bankta oturdum diyelim. Şimdi olduğu gibi. Sol tarafa bakınca kalamış görünüyor. Bir şehir silüeti. Saçma ve uzun yapıtlar. Hiç sevmiyorum o tarafa bakmayı. Ne yazık ki güneş çoğu zaman o yönden doğuyor.

yoğurtçu, sol manzara


Sağ tarafa bakınca ise ufuk gözüküyor. Deniz ve gök sarılıyor. Neredeyse mükemmel. Özellikle hava sisli ve gök yeryüzüne yakınken. İnsanlar az ve üşümeyi dert etmeyenlerden oluşurken. Ergenlerden sıyrılmışken. Spor yapmayı ve nefes almayı ekransal budalalıklara tercih edenlerle beslenirken.

yoğurtçu, sağ manzara


Sonlu da olsa sonsuz da olsa, her nasılsa denizler güzel, göller ise çok değil. Bir bahane aramak, sonlu ve sonsuz oluşuna göre sevip sevmemeyi yorumlamak.. Çok banel..

Galiba sevmek yanlış bir şey







Yorumlar